Soyadı uygulaması değişik kültürde farklı dönemlerde uygulanmıştır. Çin'de MÖ 2852'de imparatorluk kararıyla soyadı uygulaması zorunlu kılınmışken Batı'da ilk örnekleri Roma'da görülmektedir. Türk Milleti ise ilk kez 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin muasır medeniyetler seviyesine çıkmak için yaptığı devrimler neticesinde 1934 yılında tanışmıştır. Soyadı Kanunu milli bir bütünlük oluşturmak için yapılan devrimler içerisinde en önemli ve tamamlayıcı hamlelerden birisidir.


Soyadı uygulaması toplumdaki karmaşayı önlemek açısından çok değerli bir adımdır. Bu uygulama öncesi insanlar; lakaplarıyla, babalarının isimleriyle, yaptıkları işlerden edindikleri unvanlarla vs anılmaktaydı. Bu yüzden kamusal konularda büyük sıkıntılar yaşanmaktaydı. Nüfus kayıtları karmaşık, evlilikler kayıtsız, askere alma işlemi ve vergi gibi finansal konular anlaşılması güç belgelerle tutulmaktaydı. Bu nedenle çağdaş toplumlarda olduğu gibi belirli kurallar çerçevesinde aile resinin seçeceği ve bütün aile bireyleriyle birlikte kendilerinden gelecek olanların kullanacakları bir ikinci ad almaları yoluna gidildi. Bu konuda ilk çalışmalar 1920'li yıllar bitmeden gerçekleşmiş ve Atatürk tarafından ödüllendirilmiştir.

Bu uygulama ile ilgili Meclis'e ilk kanun tasarısı 16 Haziran 1934'te geldi. Hükümetin hazırladığı 2525 sayılı, 15 maddelik Soyadı Kanunu 21 Haziran 1934'te kabul edildi. Artık her vatandaşın öz adından başka kendilerinin seçeceği bir soyadı taşıması zorunlu hale gelmişti ancak soyadı seçerken dikkat etmeleri gereken bazı kurallar da vardı. Soyadları “Türkçe olacak, rütbe, memuriyet, yabancı ırk ve ulus adlarıyla ahlaka aykırı ve gülünç” kelimeler soyadı olarak kullanılmayacaktı. Bu yasanın devamı niteliğinde 26 Kasım'da 2590 sayılı kanunla "hacı, hafız, ağa, hazretleri, efendi, molla, bey, hanım" gibi ayrıştırıcı unvanlar da yasaklanmış ve uygulamanın amacı doğrultusunda destekleyici bir adım atılmış oldu.

Soyadı Kanunu'nun kabulünden 5 ay kadar sonra 24 Kasım 1934'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde oy birliği ile kabul edilen 2587 sayılı kanunla Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'e Atatürk soyadı verildi. Böylece, var oluş mücadelesinde önderlik ettiği Türk Milleti kendisine büyük bir armağanı vermiş oldu. Atatürk soyadı 17 Aralık 1934'te çıkartılan bir kanunla diğer insanların kullanıma kapatıldı.

Atatürk'ün kız kardeşi Makbule'ye ise "Atadan" soyadı uygun görüldü. Mustafa Kemal Atatürk Soyadı Kanunu'nu benimsediğini göstermek ve uygulanmasını hızlandırmak için etrafındaki pek çok insana bizzat kendisi soyadı vermiştir. Bu kişilere örnek olarak İsmet İnönü, Celal Bayar, Fethi Okyar, Fahri Korutürk, Tevfik Rüştü Aras, Fahrettin Altay, Salih Bozok ve Saffet Arıkan verilebilir.

 21 Haziran 1934'te kabul edilen Soyadı Kanunu, 2 Temmuz 1934'te Resmi Gazete'de yayınlandı ve 2 Ocak 1935'te yürürlüğe girdi.

 

Soyadı Kanunu'nun İlk 4 Maddesi Şu Şekildedir:
Madde 1: Her Türk kendi öz adından başka soyadını taşımaya mecburdur.
Madde 2: Söyleyişte, yazışta ve imzada öz ad önde, soyadı sonda kullanılır.
Madde 3: Rütbeye uygun olmayan durumlarda bununla beraber ,memuriyet ,yabancı ırk aşiret durumlarında soyadı kabul edilmeyebilir.Ayrıca, millet isimleri ile umumi edeplere uygun olmayan ve iğrenç ve gülünç olan soyadı hiç bir şekilde kullanılamaz,kabul edilmez.
Madde 4: Soyadı seçme vazifesi ve de hakkı evlilik birliğinin reisi olan kocaya aittir.